Salavat Çeşitleri ve Tercümeleri

Borçtan Kurtulmak İçin Salavat

Bir çok ziyaretçimiz borçtan kurtulmak için dua ve salavat paylaşımı yapmamızı istiyorlar. Bunun üzerine sizler için çok değerli bir salavat paylaşıyoruz. Borç gibi sıkıntılarınızdan kurtulmak için bol bol salavat, istifra ve gecenin imsak vaktine yakın saatlerinde dualar etmenizi tavsiye ediyoruz.


Borçtan Kurtulmak İçin Salavatın Türkçe Okunuşu:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Allah’ım! Rahmet peygamberi, kulun ve rasulün olan Efendimiz Muhammed’e, O’nun aline ve ashabına salat eyle ve ilminin ihata ettiği kaleminin yazdığı, hükmünün geçerli olduğu şeyler adedince, selam eyle! Ey yer ve göklerin hazineleri elinde bulunan bir şeyi “ol” emriyle var eden Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e salat etmeni, beni boçlardan kurtarmanı, fakirliğe düşürmemeni, helalinden bol ve mübarek rızıklar vermeni niyaz ediyorum. Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve onun aline ve ashabına salat eyle.”


Borçtan Kurtulma Salavatının Fazileti:
Sabah ve akşamları bu salavat-ı şerifeyi birer defa okuyan kişi, içinde bulunduğu borç yükünden Allah’ın izni ile kurtulur.

Hızır Aleyhisselâm’ın Ahmed bin İdris Hazretlerine Öğrettiği Salavat

Ahmed bin İdris (Kuddise Sirruhu) Hazretleri bir gün Hızır Aleyhisselam’a en faziletli salavatın hangi salavat olduğunu sorar. Hızır Aleyhisselam’da ona bu salavatı öğretir.

Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti.


Peygamber efendimiz; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da; “Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular.


Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.

Ahmed bin İdrîs’in talebelerinden biri, Mekke-i mükerremede vefât etti. Onu Muallâ kabristanlığına defnettiler. Defin esnâsında orada bulunan keşf sâhibi bir talebe, Azrâil aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini gördü. Bu hâle gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikrâmda bulunsa.” dedi. O zaman Azrâil aleyhisselâm; “Sizden herbiriniz, Allahü teâlânın sevgili kulu olan hocanız Ahmed bin İdrîs’in devamlı okumuş olduğu salevât-ı şerîfeler bereketiyle böyle ikrâm ve ihsânlara kavuşacaksınız.” buyurdu.


O büyük salevât da şöyledir: “Allahümme innî es’elüke bi nûri vechillahil azîm. Ellezî melee erkân’el azîm bi kadri azameti zâtillahil azîm fî külli lemhatin ve nefesin adede mâfî ilmillahil azîm salâten dâimeten bi devâmillahil azîm, Ta’zîmen li hakkıke yâ Mevlânâ yâ Muhammed yâ zel hulukil azîm ve sellim aleyhi ve alâ âlihî mislü zâlike vecma’ beynî ve beynehû kemâ Cema’te beyner’rûh-ı ven-nefsi zâhiren ve bâtınen yakazaten ve menâmen. Vec’alhü yâ Rabbi rûhan lezzâtî min cemî’il vücûhi fid-dünyâ kablel âhira yâ Azîm.”


Salavatın Arapçası:

Salavatın Türkçe Meali:

Rabbimiz! Senden arşın direklerini dolduran; âlemlere varlık veren, Yüce Allah’ın nûrunun, Efendimiz, yüce mertebelerin sahibi Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem)’e, Yüce Allah’ın nebisinin ailesine, Yüce Allah’ın zatının azameti miktarınca, Yüce Allah’ın ilminde bulunan, gözlerin tüm bakışları ve nefesler adedince, Yüce Allah’ın ebediyetiyle sürecek kâmil bir salâtla salât etmesini, Efendimiz ey Muhammed (Salallahu Aleyhi ve Sellem), yüce ahlâk sahibi, seni hakkıyla yüceltmesini diliyorum. Ona onun ailesine ve ashabına bunun gibi selâm olsun!. Ey Rabbim ruhla nefesi yakınlaştırdığın gibi, zâhirde, bâtında, uyanıklıkta, uykuda beni ona yakınlaştır!. Ey Rabbim, ey yüce olan, ey Allah’ım, onu, âhiret gelmezden evvel dünyada her cihetle zâtımın ruhu kılıver!

Taç Sîgası (Taç Salatı Salavatı) ve Faziletleri

Kim ki Taç Sîgasını 41 gün boyunca günde 41 kere okursa ne sıkıntısı var ise Biiznillah kurtulur.


Taç Sîgası (Taç Salatı Salavâtın) Faziletleri:
* Bu salavâtı bilhassa Pazartesi ve Cuma gecelerinde 1-3-7 kere gibi tek sayı üzere uyumadan evvel okumaya devam eden kişiler, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’i görmekle şereflenirler.

* Bu salavâtı okumaya devam edenler rızıklarında kolaylık ve bereket görürler.

* Yine böylece belalardan ve sıkıntılardan kurtulurlar.

* Bu salavâtı 41 gün boyunca okuyanların ne sıkıntıları varsa Allah-u Teala onların mühim işlerine kafi gelir, kederi ve üzüntüyü onlardan giderir. Bu salavât belaya ve imtihana tutulmuş kimseler için çok faydalıdır.

* Bu Salavâtı; 41 gün boyunca 41 kere okuyanın ne sıkıntısı varsa Allah celle celaluh derdine kafi gelecektir, biiznillah kurtulacaktır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in Çok Memnun Olduğu Salavat’tır bu salavat.


Taç Sîgası (Taç Salatı Salavâtın) Arapçası:

Taç Sîgası (Taç Salatı Salavâtın) Sesli Dinle

http://youtu.be/RWNevpk90yw


Taç Sîgası (Taç Salatı Salavâtın) Latince Okunuşu:


Bismillâhir rahmânir rahîm.
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin sâhibid Tâci vel-miğrâci vel-burâkı ve’l-alem. Dâfi `il-belâa’i vel-vebâa’i vel-kahti vel-Merazi vel-elem. İsmühü maktûbüm merfu um meşfu um menkûşün fil levhi vel-Kalem. Seyyidil arabi vel-acem. Cismühu mukaddesum Mu attarum mütaherum münevverun fil-Beyti vel-haram. Şemsid duhâ bedrid Dücâ sadril ulâ nuril Hüdâ kehfil verâ misbâhiz zulem. Cemîliş şiyemi Şefî ıl-Umem. Sâhibil cûdil-kerem. Vallâhü âsımühü. Ve Cibrîlü hâdimüh. Vel-burâku merkebühü. Vel-miğrâcü seferuhü Ve sidratül-Müntehâ mekamüh. Ve Kâbe gavseyni matlübühü. Vel-matlûbü maksûdühü Vel-maksûdü mevcûdüh. Seyyidil mürselîn. Hâtemin nebiyyîne şefi ıl müznibîn. Enîsil garîbîne rahmetil lil âlemîn. Râhatil aşikîn. Murâdil müştâkîn. Şemsil ârıfîn. Sirâcis sâlikiin. Misbâhil mukarrebin. Mühibbil fukarâai vel-mesâkiin. Seyyidis sekaleyn nebiyyil harameyn. İmâmil kıbleteyn.Vesiyletina fid dâreyn. Sâhibi Kâbe gavseyni mahbûbi rabbil meşrikayni vel-mağribeyni Ceddil Hasani vel-Hüseyini Mevlânâ ve mevlâs sekaleyni Ebîl Kâsimi Muhammed’in ibni Abdillah nûrim min nûrillahi yâ eyyühel müştâkûne bi nûri cemâlihî Sallû aleyhi ve âlihî ve ashâbihî ve sellimû Teslîmâ.


Taç Sîgası (Taç Salatı Salavâtın) Latince Okunuşunu arapça okumakda zorluk çekenleri için yayınladık fakat sizi şu hususda uyarıyoruz:
Yeni yazı dediğimiz bugün kullanmakta olduğumuz latin harfleriyle Kur’an’ı doğru okumak mümkün değildir. Çünkü Kurân harflerinin birçoğunun karşılığı yeni yazıda mevcut değildir. Mesela: Zal, (üç noktalı) Se, Ha, Hı, Dât, Tı, Zı, Ayın, Hemze gibi harflerin ve uzatma işaretlerinin karşılıkları yoktur. Onun için her müslümanın Kurân’ı doğru okuyabilmesi için Kurân harfleriyle Kurân-ı Kerim okumasını öğrenmelidir. Kurân-ı Kerim okumanın çok büyük sevabı vardır. Bu ise ancak Kurân’ı, kendi harfleriyle öğrenip okumakla mümkün olacaktır.

El-Kenzi’l-A’zam Salavatı Şerifi

Ahmed Sâvî (Kuddise Sırruhu)’nun beyanına göre; Huccetü’l-İslâm İmam-ı Gazâli (Kuddise Sırruhu), Bu salavâtı, Kutb-u abdûsî (Kuddise Sırruhu)’dan nakletmiştir.

Sâvî (Kuddise Sırruhu) der ki: Bu salavât’a “Şemsü’l-kenzi’l-a’zam (en büyük hazinenin güneşi)” ismi verilmiştir.


El-Kenzi’l-A’zam Salavatı Şerifi Faziletleri

Bunu okumaya devam edenin kalbi şeytanî vesveselerden korunur.

Şeyh Şemseddîn el-Abdûsi (Rahimehullah) şöyle demistir:

*Kim şu salavât- şerîfeyi yatsı namazından sonra evine girince okur, sonra da üçer defa “Kul Hüvallâhu Ahad (İhlas)” ve “Mu’avvizeteyn (Felâk ve Nâs)” sûrelerini okuduktan sonra konuşmayıp uyursa, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i rüyâsında görür.

Bazıları bunun Kutb-u Rabbânî Abdülkadir-i Geylânî ( Kuddise Sırruhu) ya ait olduğunu söylemiştir.


El-Kenzi’l-A’zam Salavatı Şerifi Hakkında:

Şa’rânî (Kuddise Sırruhu), “et-Tabakatü-l-vusta” adlı kitabında, şeyhi Nureddin eş-Şûnî (Kuddise Sırruhu)’nun terceme-i halinde şöyle anlatmıştır:

Şeyhimi rüyamda gördüm; bana şöyle diyordu: “Seyyid Abdullah el-Abdûsî’nin salavâtını bana öğret. zira ben ahirette, onu bir defa söylemenin sevabını, diğerlerinin on bin katına muadil olarak gördüm. Dünya hayatımda iken bu sevabı kaçırdım.”

Şa’rânî (Kuddise Sırruhu) der ki: Anladım ki şeyh efendi, kendisi değil de benim amel etmemi isteyerek bunu bana öğretmek istiyor.

Sâvî (Kuddise Sırruhu) der ki: İmam Seyyid Yahya el-Makdisî (Kuddise Sırruhu) da bu salavât-ı şerîfeyi “el- kenzü’l-a’zam” (en büyük hazine) diye isimlendirmiştir.


El-Kenzi’l-A’zam Salavatı Şerifi Türkçe Okunuşu ve Anlamı:

Ey Allâh’ım! Fazilet ve sayıca, salavâtının en üstününü, bereketlerinin en bolunu, selâmlarının en güzelini devamlı ve sürekli olarak;

İns ve cinnin en şereflisi;
İmânî hakîkatlerin merkezi,
İhsânî tecelliyâtın mazharı,
Rûhânî sırlarının iniş yeri,
Peygamberler silsilesinin odağı,
Rasüller ordusunun öncüsü,
Enbiyâ-i mükerremîn (değerli Peygamberler) kâfilesinin komutanı,
Bütün mahlûkatın efdali,
En yüce izzet sancağının taşıyıcısı,
En şerefli ululuk dizgininin mâliki,
Kıdem lisânının tercümanı;
İlim, hilim ve hikmetler menbaı;
Cüzî ve küllî cömertlik sırrının mazharı,A
Ulvî ve süflî mevcûdâtın gözbebeği,
Her iki âlemin mâddi cihetinin ruhu (hayat kaynağı),
En üst ubûdiyyet mertebelerinin hakîkatine erici,
En şeçkin makamlara yakışan ahlâkın sahibi, en büyük dost ve en kıymetli sevgili,
Abdülmuttalib oğlu Abdullah oğlu Efendimiz Muhammed’e, O’nun âline ve ashabına,
Malumatının sayısınca,
Kelimelerinin mürekkebince,
Zikredenler seni zikrettiği sürece,
Gaflet edenler senin zikrinden gafil bulunduğu müddetçe salât et!
Ve yine böylece çokça selâm et!
Allah-u Te’âlâ, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabının tümünden razı olsun!

Yakûtıyye Salevâtı Faziletleri Arapça ve Türkçe Okunuşu

Yakûtıyye Salevâtı Şeyh Muhammed el-Fâsî Hazretleri’ne aittir.

Kim bu salevâta sabah ve akşam üçer kere okumaya devam ederse; o kişinin Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleri’ni rü’yâda, uyanık, hissî ve manevî olarak görmesi çok olur.


[Saadetü’d-Dareyn, s. 533]


Şeyh Muhammed el-Fâsî Hazretleri, buyurdu ki:

Bazı ihvan ile halvete girdik. Ve hiç usanmadan ve ara vermeden yedi gün boyunca hep bu salevâtı okuduk. Halvetten çıkmadan, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleriyle yakaza (uyur bir halde) müşerref olduk. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleriyle bir araya geldik ve kendisinden birçok ilimler aldık.


[Saadetü’d-Dareyn, s. 377]


Yakûtıyye Salevâtı Arapça Okunuşu:


بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا أَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى مَنْ جَعَلْتَهُ سَبَباً لِانْشِقَاقِ أَسْرَارِكَ  الْجَبَرُوتِيَّةِ وَانْفِلاَقِ أَنْوَارِكَ الرَّحْمَانِيَّةِ فَصَارَ نَائِبَاً عَنِ الْحَضْرَةِ الرَّبَّانِيَّةِ وخَلِيفَةَ أَسْرَارِكَ فُهُوَ يَاقُوتَةُ أَحَدِيّةِ ذَاتِكَ الصَّمَدِيَّةِ وَعَيْنُ مَظْهَرِ صِفَاتِكَ اْلأَزَلِيَّةِ فَبِكَ مِنْكَ صَارَ حِجَاباً عَنْكَ وَسِرًّا مِنْ أَسْرَارِ غَيْبِكَ وَحُجِبْتَ بِهِ عَنْ كَثِيرٍ مِنْ خَلْقِكَ فَهُوَ الْكَنْزُ الْمُطَلْسَمٍ وَالْبَحْرُ الزَّاجِرُ الْمُطَمْطَمُ فَنَسْأَلُكَ اللَّهُمَّ بِجَاهِهِ لَدَيْكَ وَبِكَرَامَتِهِ عَلَيْكَ أَنْ تُعَمِّرَ قَوَالِبَنَا بِأَفْعَالِهِ وَأَسْمَاعَنَا بِأَقْوَالِهِ وَقُلُوبُنَا بِأَنْوَارِهِ وَأَرْوَاحِنَا بِأَسْرَارِهِ وَأَشْبَاحَنَا بِأَحْوَالِهِ وَسَرَائِرَنَا بِمُعَامَلَتِهِ وَبَواطِنَنَا بِمُشَاهَدَتِهِ وَأَبْصَارَنَا بِأَنْوَارِ مُحَيّاً جَمَالِهِ وَخَوَاتِمَ أَعْمَالِنَا فِى مَرْضَاتِهِ حَتَّى نَشْهَدُكَ بِهِ وَهُوَ بِكَ فَأَكُونَ نَائِباً عَنِ الْحضْرَتَيْنِ وَأَدُلَّ بِهِمَا عَلَيْهِمَا وَنَسْأَلُكَ  اللَّهُمَّ أَنْ تُصَلِّى وَتُسَلِّمَ عَلَيْهِ صَلاَةً وَتَسْلِيماً يَلْقِيَانِ بِجَنَابِهِ وَعَظِيمِ قَدْرِهِ وَتَجْمَعَنِى بِهِمَا عَلَيْهِ وَتُقَرِّبَنِى بِخَالِصٍ وُدِّهُمَا لَدَيْهِ  وَتَنْفَحَنِى بِسَبَبِهِمَا نَفْحَةَ اْلأَتْقِيَاءِ وَتَمْنَحَنِى مِنْهُمَا مِنْحَةَ اْلأَصْفِيَاء لِأَنَّهُ السِرُّ الْمَصُونُ وَالْجَوَهَرُ الْفَرْدُ الْمَكْنُونُ فَهُوَ الْيَاقُوتَةُ الْمُنْطَوِيَّةُ عَلَيْهَا أَصْدَافٌ مَكْنُونَاتِكَ وَالْغَيْبُوبَةُ الْمُنْتخَبُ مِنْهَا أَصْنَافُ مَعْلُومَاتِكَ فَكَانَ غَيْباً مِنْ غَيْبِكَ وَبَدَلاً مِنْ سِرِّ رُبُوبِيَّتِكَ حَتَّى صَارَ بِذَلِكَ مَظْهَراً نَسْتَدِلُّ بِهِ عَلَيْكَ وَكَيْفَ لاَ يَكُونُ كَذَلِكَ وَقَدْ أَخْبَرْتَنَا بِذَلِكَ فِى حُكْمِ كِتَابِكَ بِقَوْلِكَ:إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ فَقَدْ زَالَ عَنَّا بِذَلِكَ الرَّيْبُ وَحَصَلَ اْلإِنْتِبَاهُ وَجْعَلِ اللَّهُمَّ دَلاَلَتَنَا عَلَيْكَ بِهِ وَمَعَامَلَتَنَا مَعَكَ مِنْ أَنْوَارِ مُتَابَعَتِهِ وَارْضِ اللَّهُمَّ عَلىَ مَنْ جَعَلْتَهُمْ مَحَلاًّ لِلْإِقْتِدَاءِ وَصَيَّرْتَ قُلُوبَهُمْ مَصَابِيحَ الْهُدَى الْمُطَهِّرِينَ مِنْ رِقِّ اْلأَغْيَارِ وَشَوَائِبِ اْلأَكْدَارِ مَنْ بَدَتْ مِنْ قُلُوبِهِمْ دُرَرُ الْمَعَانِى فَجُعِلَتْ قَلاَئِدَ التَّحْقِيقِ لِأَهْلِ الْمَبَانِى وَاخْتَرْتَهُمْ فِى سَأْبِقِ اْلإِقْتِدَارِ أَنَّهُمْ مِنْ أَصْحَابِ نَبِيِّكَ الْمُخْتَارِ وَرَضِيتَهُمْ لِانْتِصَارِ دِينِكَ فَهُمُ السَّادَةُ اْلأَخْيَارُ وَضَاعِفِ اللَّهُمَّ مَزِيدَ رِضْوَانِكَ عَلَيْهِمْ مَعَ اْلآلِ وَالْعَشِيرَةِ وَالْمُقْتَفِينَ لِآثَارِوَاغْفِرِ اللَّهُمَّ ذُنُوبَنَا وَوَالِدَيْنَا وَمَشَايِخِنَا فِى اللهِ وَجَمِيعَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ الْمُطِيعِينَ مِنْهُمْ وَ أَهْلُ اْلأَوْزَارِ


Yakûtıyye Salevâtı Latince Okunuşu: (Arapçası zayıf olanlara yardım amaçlı)

“İnnallâhe ve melâiketehû yusallûne alen-nebiyyi ya eyyehüllezine âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslime

Allâhümme salli ve sellim ‘alâ men cealtehû sebeben l-inşikâkı esrârike’l-ceberuyyeti

Ve i-nfilakı envârike’r-Rahmâniyyeti,

Fe-sâra nâiben ‘anil-hazretir-Rabbâniyeti ve halîfete esrarike’z-zâtiyyeti fe-hüve yâkûtetü ahâdiyyeti zâtike’s-Samediyyeti,

ve aynü mazhari sıfâtike’l-ezeliyyeti fe-bike minke sâra hicâben anke

ve sırran min esrâri gaybike hucibet bihî an kesirin min halkıke fehüve kenzul-mutalsem ve’l-bahruz-Zâhıru’l-mutamtam

Fe-nes’elüke’llâhümme bi-câhihî ledeyke ve bi-kerâmetihî aleyke en tuammira kavâlibinâ bi ef’âlihî ve esmâina bi ekvâlihî ve kulûbinâ bi envârihî ve ervâhınâ bi esrarihî ve eşbâhanâ bi ahvâlihî ve serâirinâ bi muâmeletihî ve bevâtınenâ bi müşâhedetihî ve ebsaranâ bi envâri muhayyen cemâlihî ve hevâtimi a’mâlinâ fi merdâtihî hattâ neşhedeke bihî vehüve bike fekûne nâiben ‘anil-hazrateyni bil-hazrateyn, ve edülle bihimâ aleyhimâ

Ve nes’elüke’llâhümme en tusallî ve tüselliye aleyhi salâten ve teslîmen yelkıyâni bi cenâbihî ve azîme kadrihi ve tecmeanî bi-himâ ‘aleyhi ve tukarribenî bihâlisı vüddihimâ ledeyhi ve tenfehanî bisebebi himâ  nefhate’l-etkıyâi ve temnehanî minhümâ minhate’l-asfıyâi li-ennehû’s-sırra’l-masûn ve’l-cevhera’l-ferdilmeknun. Fe-hüve’l-yâkûtetü’l-müntaviyyetü ‘aleyhâ esdafün meknûnâtike ve’l-gaybubete’l-müntehabü minhâ esnafü ma’lûmatike

Fekane gayben min gaybike ve bedelen min sırrı rububiyetike hatta sâra bi-zâlike mazharan nestedillü bihî aleyke ve keyfe lâ yekünü kezâlike ve kad ahbertenâ bizâlike fi muhkemi’l-kitabike bi kavlike: “innellezine yübâyi’ûne innemâ yübâyi’ûnellâh…” fekad zâle annâ bizâlike’r-Raybü ve hasele’l-intibâhü

Ve’c’alillâhümme delâletenâ aleyke bihî ve muameletenâ me’ake min envâri mütâbe’atihî

Ve’rdıllâhümme ‘alâ men ce’altehüm mehallen lil-iktidâri ve sayyerte kulûbehüm mesâbîha’l-hüdâ, el-mütahhirîn min rikki’l-ağyâr ve şevâibe’l-ekdâri

Men bedet min kulûbihim düreru’l-me’ânî fe-cualet kalâidet-tahkîki li-ehli’l-mebânî ve’htertehüm fi sâbikı’l-iktidâri ennehüm min ashâbi nebiyyike’l-muhtari

Ve Radîtehüm li’ntisâri dînike fehümüs-sâdetü’l-ahyâri

Ve dâifellâhümme mezide ridvanike aleyhim mea’l-âli ve’l-aşîreti ve’l-müktefîne li-âsâri

Veğfirillâhümme zünûbenâ ve vâlidînâ ve meşâyihinâ ve ihvaninâ fillâhi ve cemî’i’l-mü’minîne ve’l-mü’minât ve’l-Müslimîne ve’l-Müslimât el-Mutî’îne minhüm ve ehli’l-evzâri…”


[Saadetü’d-Dareyn, s. 375-376]


Yakûtıyye Salevâtı Türkçe Anlamı

“Şüphesiz Allah ve melekleri, O Nebî’ye salât ediyorlar. Ey inananlar! Siz de ona salât edin ve çokça selam verin.

Ey Allah’ım! O zâta salât-ü selâm et ki O’nu, Ceberûtî sırlarının inşikâkına ve Rahmânın nûrla­rının infilâkına sebep kıldın da böylece O, Rab­bânî Hazret’in nâibi ve Zâtî sırlarının halîfesi oldu.

Artık O, Senin Samedî Zâtı’nın birliğinin yâ­kutu ve ezelî sıfatlarının mazharının aynısı oldu. Bu yüzden O, Seninledir ve Sendendir.

Senin (nûranî) hicâbın ve ğayb sırlarından bir sırrındır. Onu (kullarına gösterme)n sebebiyle mahlukâtının birçoğundan gizlendin.

O tılsımlı bir hazîne, engin ve coşkun bir deryâdır.

Ey Allah’ım! Senin yanındaki mertebesi ve Senin katındaki değeri hürmetine Senden şunu isteriz:

Bizim cisimlerimizi O’nun işleriyle, kulaklarımızı O’nun sözleriyle, kalplerimizi O’nun nurlarıyla, rûhlarımızı O’nun sırlarıyla, cesetlerimizi O’nun halleriyle, sırlarımızı O’nun muamelesiyle, içlerimizi O’nun müşâhedesiyle, gözlerimizi O’nun cemâlinin selâmının hayat veren nûrlarıyla, son amellerimizi de O’nun râzı olduğu şe­kilde ma’mur kılasın da Seni O’nunla O’nu da Seninle görelim.

Böylece ben iki Hazret’in birinin yaratması diğerinin de şefaatıyla o yüce iki makamın vekîli olayım da (taliplere) Onlarla Onları buldurayım.

Ey Allah’ım! Senden O’na öyle bir salât-ü selam etmeni dileriz ki:

O’nun makâmına ve yüce kadrine yakış­sınlar.

Beni onlar sebebiyle O’nunla buluşturasın. Halis muhabbetleriyle huzuruna yakinlaş-tırasın.

Onlar sebebiyle bana, takva sahiplerinin rüzgârını estiresin.

Ve onlardan bana, seçkinlerin hediyesini bağışlayasın!

Çünkü O Resûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), korunmuş bir sırdır, gizli ve tek bir cevherdir.

O Resûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Senin gizli sedeflerinin, üze­rine dolanan bir yakuttur, türlü türlü ma’lûma­tının, kendisinden seçildiği safi bir madendir.

Artık O, senin ğaybından bir ğayb, Rubûbiyyet sırlarından bir sırra mazhar olmuştur ki O’nunla Seni buluyoruz.

Nasıl böyle olmaz ki, sen muhkem kitabında:

“Şüphesiz seninle bî’atlaşanlar, ancak Al­lah’a bî’at etmiş olurlar” kavlinle bunu bize bildirdin.

Bu sebeple bizden şüpheler zaîl oldu ve uyanış hâsıl oldu.

Ey Allah’ımız! O’nunla Seni bulmamızı ve O’na karşı tavrımızı, O’na uymanın nurlarından nasîb eyle!

Ey Allah’ımız! O sahabeden razı ol ki:

Sen onları uyulmaya ehil kıldın.

Kalplerini hidayet yıldızları yaptın.

Bu sebeple onlar Senden gayrinin köleliğin­den ve kederlerin şaibelerinden arınmış oldular.

O zâtlar ki ma’nâların incileri kalplerinden zuhur etti de sadece zahirden anlayanlara haki­kat gerdanlıkları olarak takıldı.

Sen ki onları ezelî kaderde, seçkin peygam­berinin ashabı olarak seçtin ve dinine yardım için onları beğendin.

Artık onlar en hayırlı büyükler oldular.

Ey Allah’ımız! Onlarla birlikte Ehl-i Beyt’e, o muhteşem kabîleye ve sünnetlere uyanlara da rızânı kat kat ihsân eyle!

Ey Allah’ımız! Bizim, anne-babalarımızın, hocalarımızın, Allah yolundaki kardeşlerimizin, bütün mümin ve müslim erkek ve kadınların, içlerinden itaatkârların ve günahkârların günahlarını bağışla! (Âmin).”

Aliyyü’l-Kadr Siğası Salavat

Öyle bir salavat ki rivayetlere göre “Her kim Cuma gecesi en az 1 yada 100 defa Aliyyü’l-Kadr Siğası’nı okursa, öldüğü zaman kabrinde onu Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karşılar.” Cuma geceleri bu salavatı bir kere dahi olsa okumayı adet haline getirelim.

Rivayetlere göre de Peygamber efendimizi Uyanıkken görme şerefine de Nail olunmaktadır.

Ona selam veren her kimse O’nunla el sıkışmış olur.

Her gece on kez okunur (cuma günü dışında diğer günler).

Resullah s.a.v onu mezarında karşılar, onun ruhaniyeti gelir.

İmamı suyuti (rahimallahü) demiş ki bir kerede devam etse olur.


Salevat-i Serife Risalesinden:

Aliyyü’l-Kadr Siğası Latince Okunuşu:
“Allâhümme salli ‘alâ seyyidinâ Muhammedini’n Nebiyy’il-ümmiyyi’l-Habibi’l-Âli’l-kadri’l-azîmi’l-câhi ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.” [Saâdetü’d-Dareyn, s. 530]


Aliyyü’l-Kadr Siğası Manası/Anlamı:
“Allah’ım! Kadri yüce olan, makamı ulu olan, sevgili, Ümmi, Nebi Efendimiz Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)e salât ve selam eyle. O’nun Âl’ine ve Ashabına da salât ve selam eyle.”


Kaynak: Arifan yayınları/salavatı şerife risalesi

“Allâhım, ümmî, Habib, kadr-u kıymeti yüce makamı azametli olan nebiyi zîşan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleri’ne âl ve ashâbına salat-ü selam eyle!”

[Saâdetü’d-Dareyn, s. 530]


Aliyyü’l-Kadr Siğası Faziletleri:
Yine Seyyid Ahmed Dehlânî Hazretleri, mecmuasında İmam Suyûtî Hazretlerinden şöyle nakletti:
*Şu salevât-ı şerifiye devam eden ve hayatında bir kere olsa bile okuyan kişinin ruhu, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleri’nin ruhuyla müşerref olur.
*Ölüm anında, kabre konulurken Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretleri’ni görür.
*Bazı ârifler buyurdular: Bu salevâtı her gece on kere okumak lâzım.
*Cuma geceleri ise yüz kere okumak gerekir.

Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesi ve Fazileti

İmamı Âzam Ebû Hanîfe Nû’man ibni Sâbit (Radiyallâhü anhüma)’ya aittir.


Ravza-ı mutahharayı ziyareti esnasında doğuş olarak inşad eyledikleri bir kasidedir. Bu kaside ile Efendiler Efendisi Rasûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Selleme) muhabbet ve yakınlık murad etmişler ve kimsenin duymayacağı bir
şekilde Huzuru Rasûlüllah’da tekellüm eylemişlerdir.


İmamı Âzam ziyaretten sonra Medine-i Münevvere müezzininin kendi kasidesini irâd ederken görünce şaşırıp baka kalmış ve sormuştur: Bu kaside kime aittir? Müezzin:
Ebû Hanîfe Nû’man ibni Sâbitin’dir.
Onu tanıyor musun?
Hayır.
Öyle ise bu kaside-i kimden öğrendin?
Müezzin dedi ki;
Rüyamda, Rasûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Selleme) bana okudu ve bende ezberledim. Ayrıca, kaside-i minarelerden okumamı istedi. Bu sözler üzerine İmamı Âzam Ebû Hanîfe (Radiyallâhü anh)’ın gözlerinden yaşlar boşandı.


İmamı Nesefî “Tuhfe” isimli eserinde Şemsü’I Eimme-i Hulvanî (radiyallâhü anh) den şu nakli buraya aktaralım.


Rüyamda İbni Abbas (Radiyallâhü anhüma) buyurdu ki:
“Müctehidlerin sultanı, Allah Teâlâ’nın dostu Ebû Hanife Nu’man İbni Sabit, Resûlü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Hazretlerini, mübarek Ravzaı

mutahharada bir kaside ile medh eylemiştir ki bu kasideye:


Dürrü meknûn (saklı inci)” ismi verilmiştir.


Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesi Sırları ve Faziletleri


Bu kasidenin birçok fazilet ve sırları vardır.

1-Her gün Ravza’nın hizmetçileri olan melekler ve Kerûbiyân bu kasidei şerifeyi sabah, akşam okurlar.

2-Bu kaside-i okumaya devam edenlere afetler, kaza ve belalar uğramaz.

3-Düşmanlarını sevindirecek bir kötülükle karşılaşmazlar.

4- Ani gelen ölümden emin olurlar.

5-Bulunduğu eve ve mekâna veba gibi bulaşıcı hastalıklar girmez.

6-Okuyana ve bulunan yere büyü işlemez.

7-Devam edenlerin gönlü sevinç ve ferah dolar.

8-Günahları bağışlanır.

9-Her ne dilek için yedi gün ara vermeden devam edilirse istenen şey gerçekleşir.

İşte İbni Abbas (Radiyallâhü anhuma) bana bunları anlatmıştı ki, ben uyandım. O zamana kadar bu kasideden haberdar olmadığım için Mekkei mükerreme ve Medinei Münevvere’de aradım. Nihayet, Bağdat’ta kâmil bir mürşidin yanında buldum. O şeyhi kâmil de duyulmamış diğer bazı özelliklerini bana nakletti. Ömrüm oldukça ben de onu okumaya devam
edeceğimi adadım.


Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesine ait diğer bazı özellikleri şunlardır:

10-Sadakatle okuyana son nefeste iman nasip olur.

11 -İhlâsla okumaya devam eden hiç fakirlik görmez.

12-Şevk ile kıraatine devam edene kem göz ve nazar isabet etmez.

13-Halisane okuyana hile ve tuzak işlemez.

14-Bir memlekete genel bir felaket isabet etse, bu kaside halisane okununca Allah Teâlâ onu def eder.

15-Okuyan kişinin bütün amelleri makbul olur.

16-Kasidenin akabinde yapılan her dua kabul olur.
Ayrıca Rasûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i görmek niyeti ile okunursa rüyada görülür. Eğer
manevi durumu müsait değilse bir Allah Teâlâ dostu ona tebşiratta bulunacaktır.


Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesi Nasıl Okunur ?
Okuma adabı abdestli kıbleye dönük bir şekilde 1 fatiha 3 ihlas 11 salavat okunup evvelen Efendimizin (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ruhuna sahabelerin ve İmamı Azamın ruhuna hediye edilecek. Ve kasideye başlanacak.


Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesinin Sırları ve Faziletleri Sesli Video


https://www.youtube.com/watch?v=CheJpNUxl-E

Dürr-ü Meknun (Saklı İnci) Kasidesi Türkçe Okunuşu:

Ey efendiler efendisi kasıt ve azimle geldim sana
Rızan umuduyla koruna sığınıp girdim korumana

Vallahi ey yaratılmışların en hayırlısı şüphesiz vardır benim
Senden gayrini istemeyen şevk dolu bir kalbim

Cahın hakkı için gerçekten ben sana tutkunum
Allah biliyor ki muhakkak ben sana meftunum

Sensin o ki sen olmasaydın hiç kimse yaratılmazdı
Asla sen olmasaydın kainat da yaratılmazdı

Sen o zatsın ki ay senin nurundan kisveye büründü
Güneş de senin güzelliğinden nuruyla parlak göründü

Sensin o zat ki sen o vakit semaya yükseltilince
O seninle yüceldi ve süslendi sen gece gelince

Sen o kulsun ki Rabbin sana merhaba diye nida etti
Seni selamlayarak muhakkak ki yakınlığına davet etti

Sensin o ki bizim hakkımızda şefaat diledin
Rabbinden kimseye olmayan nidayı hak ettin

Sen ki Adem ne zaman seninle tevessülde bulundu
O baban olduğu halde zellesinden seninle kurtuldu

Halil senin hürmetine dua edince ateşi serine döndü
Senin parlak nurunla gerçekten ateş kül gibi söndü

Eyyüb sana dua etti başına bela gelince
Hemen zararı giderildi sana dua edince

Seni bildirici ve müjdeleyici olarak geldi Mesih
Senin güzel sıfatlarını ve yüceliğini etti metih

Böylece Musa da daima seninle tevessül edici
Kıyamette zatına sığınıp himayene girici

Yaratılanların tümü ve o bütün peygamberler
Senin sancağın altındadır Resuller ve melekler

Senindir tüm yaratıkları aciz bırakan mucizeler
Senindir nakledilemeyecek kadar büyük faziletler

Yemek zehirli olduğunu söyleyip sana ilan etti
Kertenkelede sana kavuşunca şüphesiz telbiye etti

Kurt sana geldi ceylan sana koştu
Sana iltica edip himayene kavuştu

Yine böylece vahşi hayvanlar sana gelip selam etti
Deve de seni görünce huzuruna koşup şikayet etti

Ağaçları davet ettin sana geldiler itaat ederek
Hepsi de sana koştular nidana icabet ederek

Sular coşup taştı bolca senin ellerinde
Nice taş tesbih etti senin o sağ elinde

Alem içinde bir parça bulut sade seni gölgeledi
Hurma dalı sana kavuşmak için inim inim inledi

Yürüme izin çıkmazdı yumuşak toprakta
Ayakların batarak iz yapardı sert taşta

Tüm dertlilere hastalıklarından sen şifa verdin
Yeryüzünden tümünü de senin cömertliğine gark ettin

Körlüğünden sonra Katade’nin gözünü iade ettin
İbni Husaynı kendi devan şifayab ettin

Hubeyb ve İbni Afra yaralandıktan sonra
Onlara şifa verdin o elinin dokunmasıyla

Aliye deva verdin hayberde göz derdinden
O hemen şifa buldu sebin temiz tükrüğünden

Rabbinden istedin cabir’in oğulları vefat edince
O seni razı etti ölümünden sonra onları diriltince

Dokundun ümmü mabedin süt vermeyen koyununa
O hemen süt dolup aktı dayanamadı şifalı okumana

Açıkça dua ettin sen o kıtlık senesi
Duan üzre boşaldı hemen bulut tanesi

Tüm halkı davet ettin hemen boyun eğdiler
Seve seve hepsi birden nidanı dinlediler

Ey hidayet bayrağı Küfür dinini alçak ettin
O makamda doğru düzgün dinini yücelttin

Kalibde ölülere döndüler hepsi senin düşmanlarından
Sana eziyetleri yüzünden mahrum oldular o rızadan

Bedir günü gerçekten o melekler sana geldi
Rabbin tarafından düşmanlarınla cihat etti

Mekke’yi fethettiğin gün fetih geldi sana
Hendekte de o yardım kesin ulaştı sana

Hud ve yunusun güzelliği hep senin behandan
Yusuf’un cemali de senin o parlak senandan

Cemi’i enbiyadan üstün oldun sen ey Taha
Tesbih olsun seni miraca götüren sübhana

Vallahi alemler içinde yoktur senin mislin
Seni peygamber edenin hakkı için ey yasin

Tarifine çok çalışarak şairler ey Müddessir
Senin üstün sıfatlarından yorgun ve acizdir

İsanın İncili kesin seni bildirmek üzere geldi
O Kuranda senin güzel hilyelerini medhe geldi

Methedenler seninle ilgili neler söyleyebilir
Nede katipler senin mananı cem’e yaklaşabilir

Vallahi eğer denizler olsa mürekkepleri
Buna tahsis edilen dallarda kalemleri

İns-ü cin kadir olamaz cemetmeye o nadirleri
Ebediyyen güç yetiremez kavramaya idrakleri

Ey Efendim sana karşı kalbim çok tutkun
Senin aşkınla ruh kalıntım bile dopdolgun

Tüm suskunluğum seninledir sustuğumda
Yüceliğini methederim konuştuğumda

Her zaman işitirim hoş sözü ancak senden
Baktığımda ise görmem senden başkasını ben

Ey Sahibim darlığım nedeniyle muhtacım şefaatine
Alemler içinde muhtacım ancak senin zenginliğine

Ey ins-ü cinin en keremlisi ya Kenze’l-vera
Rızan ile razı ol cudunla cömert davran bana

Ben çok ümitliyim senden gelecek cömertliğe
Alem içinde senden gayrı yok Ebu Hanife’ye

Hesap günü umulur ki şefaat edersin sen ona
Elbette sımsıkı sarılıcıdır senin sağlam kulpuna

Elbette sen şefaatı makbul olanların ekremisin
Koruna sığınan senin himaye ve korumana ersin

Azığımı bana edeceğin şefaat yap yarınımda
Ola ki senin sancağının altında olurum haşırda

Ey hidayet bayrağı Allah sana salat eyleye
Aşıklar özlem çektikçe makamına gelmeye

Ol salat kıymetli ashabının da cemisine
Tabi’inle sana dostluk edenlerin hepsine

Salâvat-ı Beşairu’l Hayrat Türkçe Anlamı, Okunuşu, Faziletleri ve Arapçası

Bize iman bahşeden Allah’a hamdolsun! Tüm kainatın efendisine her vakit ve zamanda selât ve selâm olsun!


Şöyle ki, ümmetin şeyhi, imamların imamı, efendilerin efendisi, kutubların kutbu, büyük kurtarıcı, en cömert sığınılan seyyid, Abdulkadir Geylani bazı müridlerine bu selâvatı şerifeyi: “Benden alın, ben de onu Allah Teâla tarafından ilham yoluyla aldım. Sonra peygamberimize sundum ve ona faziletini sormak istedim. O ise, daha sormadan bu selâvatı şerifenin fazileti hakkında bana haber verdi ve dedi ki:


“Bu selâvat kendisini okuyanı en yüksek derecelere yükseltir, gayelerinin en sonuna ulaştırır. Kim bu selâvatı okuyarak bir şey isterse reddedilmez, hayal kırıklığına uğramaz, duaları reddedilmez. Kim bu selâvatı şerifeyi bir kez okursa veya onu taşırsa, Allah onu, meclisinde bulunanları af eder. Eğer bu selâvatı okuyup da eceli gelirse yanına dört tane rahmet melâikesi gelir. Birincisi ondan şeytanı men eder. İkincisi ona kelime-i şehadeti ilham eder. Üçüncüsü onu Kevser Şarabı’ndan sular. Dördüncüsü, elinde cennet meyveleriyle dolu altın bir kap tutarak ona cennetteki yerini müjdeler. Der ki: “Müjde olsun, ey Allah’ın kulu!” Hemen arkasından bakar ve daha ruhu çıkmadan gözüyle orayı görür. Sonra kabrine güvenli, sevinçli ve mutlu bir şekilde girer. Orada vahşet halleri görmez. Kabri ona daralmaz ve kabrinde onun için 40 tane rahmet kapısı açılır ve  bu kapının aynısı kıyamet gününde tekrar dirilince bu sefer nurdan bir kapı olarak açılır. Sağında onu müjdeleyen, solunda ona güvence veren birer melek vardır. Üzerine iki kat hülle giydirilir. Ve ona üzerine binmesi için bir Burak hediye edilir. Ne hüsrana uğrar, ne de pişmanlık çeker. Hesabı kolay bir şekilde görülür. Sırat köprüsünün üzerinden geçerken cehennem ona: “Ey Allah’ın azat ettiği kişi, hızlı bir şekilde geç, ben sana haramım” der. Cennete kendisinden öncekilerle beraber girer ve orada ona beyaz, gümüşten kırk kubbesi olan bir yapı verilir. Ve her kubbenin altında altından bir saray vardır. Ve her sarayda nurdan yüz çadır vardır. Her çadırda ise sündüzden bir yatak vardır. Her yatağın üzerinde ise keskin ve güçlü miskten yaratılmış daha henüz dokunulmamış huriden cariye vardır. Bu huri cariyeler sanki tam bir gecede beliren dolunay kadar güzeldir. Sonra ona hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı hiçbir beşerin de aklına gelmeyen güzellikler verilir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’den gelen haberde bu selavat-ı şerife şöyle anlatılmıştır. Mîrac gecesi efendimiz Rabbine (Azze ve Celle) yükseldiği zaman:


“Yeryüzü kimindir ya Muhammed!” diye sordu.

Efendimiz: “Senindir Yarabbi!” dedi.

Allah Teâla tekrar: “Gökler kimindir ya Muhammed!” dedi.

Efendimiz: “Senindir Yarabbi!” dedi.

Allah Teâla: “Sırlar âlemi kimindir!” dedi.

Efendimiz: “Senindir Yarabbi!” dedi.

Allah Teâla: “Kürsi kimindir ya Muhammed!” dedi.

Efendimiz: “Senindir Yarabbi” dedi.

Allah Teâla: “Sen kiminsin ya Muhammed!” dedi.

İşte o zaman efendimiz secde etti ve başka bir şey söylemeye haya, engel oldu. Ve Allah Teâla tekrar: “Senin üzerine kim selavat getirir!” diyerek efendimizi daha fazla şereflendirip ta’zim etti. (Yani ona selavat getirdi)


Seyyid Abdulkâdir Geylani: “İşte bu selavatı şerife bu hadise uyan selavat-ı  şerifedir” demiştir.

Bu selâvat Rahmetten yetmiş kapı açar ve cennet yolundan acayiplikler gösterir. Bin köle azat eden kişiden daha fazla sevap alır. Bin deve kurban etmiş gibi sevap alır. Yine bin (dinar) altın sadaka vermiş kadar sevap alır. Dahası bin ay oruç tutmuş kadar sevabı vardır ve bu selavatta gizli, keşfedilmemiş bir sır vardır. Yine bu selavatta rızık edinmek kolaylaşır, ahlaklar güzelleşir, hacetler (ihtiyaçlar) giderilir. Yüksek derecelere yükseltilir. Günahlar silinir. Ayıplar varsa örtülür. Zelil içindeki izzetli kılınır.

Evliyaullahtan Seyyid Mekinuddin: “Bu selavatı şerife önceden sadece Salih, kamil olup, tam bir şekilde güzel hasletlere sahip mükafat sahibi kişilere verilir idi” demiştir. Eğer bu selavat-ı şerifeyi okuyanın bir hemmi, üzüntüsü, kederi varsa, selavat şerifede geçen her bir selat-ı selâm okuyan için Kerim Peygamber Aleyhisselâtu Vesselaâm yanında bir şefaat vesilesidir. Bu selavat-ı şerifenin içinde geçen her bir âyeti kerime de, yine okuyan için Mevla Zûlcelâl katında bir şefaatdir. Bu selavat-ı şerife selâvat getirenler için, selâvatı zikredenler için, zikri öğüt alanlar için bir öğüt, hak yola vesile isteyenler için bir vesile ve Kur’an-ı azîmin bir selavat-ı şerifesidir. Bu selavat-ı şerifeye “BEŞAİREL HAYRAT” (Hayırları Müjdeleyen) adını verdiğim selavat-ı şerife işte budur.”


Salavat-ı Beşairu’l Hayrat’ın Arapça:

Salavat-ı Beşairu’l Hayrat’ın Türkçe Okunuşu ve Anlamı:


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.


Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle müminleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“ müminleri müjdele.” (Bakara 223)


“Allah’ın, müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.” (Âli İmran 171)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle zikreden kalpleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Beni anın ki bende sizi anayım.” (Bakara 152)


“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin, onu sabah akşam tesbih edin. O sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için size merhamet edendir, melekleri de sizin için bağışlanma dileğindedir. Allah müminlere çok merhamet edendir. Allah’a kavuşacakları gün müminlere yönelik esenlik dileği selamdır. Allah onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 41 – 44)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle salih amel işleyenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Ben erkek olsun, kadın olsun sizden hiçbir amel edenin amelini zayi kılmam.” (Âli İmran 195)


“Kadın ve erkek kim mümin olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler ve orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar ” (Mü’min 40)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle çokça tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Şübhesiz ki Allah, çokça tevbe eden kimseleri bağışlayıcıdır.” (İsra 25) “Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır, işte bu muhsinlerin mükâfatıdır.” (Zümer 34)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle tövbe edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” (Bakara 222)


“kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayandır.” (Şura 25)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle ihlas sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın” (Kehf 110)


“dinde ihlâs sahipleri olarak,” (Beyyine 5 )

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle namazı dosdoğru kılanları müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“namazı dosdoğru kıl; çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar” (Ankebut 45)


“namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten alıkoy, başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdir. ” (Lokman 17)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Rabbinin emirlerine itaat eden huşu sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz ağır bir şeydir, ancak huşu duyanlar için değil. Onlar Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.” (Bakara 45-46)


“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız, bizi ateş azabından koru derler.” (Âli İmran 191)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” (Zümer 10)


“işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer 18)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Rabbinin huzurunda hesap vermekten korkan kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.” (Rahman 46)


“Kim de Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa şüphesiz cennet onun sığınağıdır.” (Naziat 40-41)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle muttakileri (takva sahiplerini) müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım. Onlar resule, ümmî peygambere uyan kimselerdir.” (Araf 156-157)


“işte onların amellerine karşı kendilerine kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.” (Sebe 37)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle itaatkâr ve tevazu sahiplerini müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Allah’a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. “(Hac 34-35)


“Rablerine dönecekleri için, verdiklerini kalpleri ürpererek verirler.” (Müminun 60)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sabredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musibet gelince, biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz, derler. İşte Rableri katında rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır” (Bakara 155-157)


“Şübhesiz ki ben, sabretmelerine karşılık bugün onları mükâfâtlandırdım; gerçekten kurtuluşa erenler, ancak onlardır” (Mü’minun 111)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle öfkelerini yenenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“onlar öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Âli İmran 134)


“kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez…” (Şura 40)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle güzel davranışlarda bulunan kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“iyilik edin, şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara 195)


“kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulüm edilmez.” (En’am 160)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle sadaka verenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“borcu sadaka olarak bağışlamanız, eğer bilirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır…” (Bakara 280)


“şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.” (Yusuf 88)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kazançlarını hayır yollarında sarf edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” (Bakara 3)


“Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir.” (Sebe 39)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle şükredenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Eğer yalnız ona ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl 114)


“Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım; eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim 7)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle dua edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm.” (Bakara 186)


“bana dua edin, duanıza karşılık vereyim.” (Mümin 60)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle salih kullarını müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


” Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım varis olacaktır.” (Enbiya 105)


“İşte vâris olanlar, onlardır. Onlar ki, Firdevs (Cennetin)e vâris olurlar. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar.” (Müminun 10-11)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Peygamber Efendimize salat edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.” (Ahzab 56)


“ sizlere rahmetinden iki pay versin; size bir nur bahşeylesin ki onunla (yolunuzu görüp) yürüyesiniz, hem de sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Hadid 28)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle dünya ve ahiret hayırlarıyla müjdelenenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“İnanıp yararlı işler yapanları müjdele” (Bakara 25)


“ Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir…” (Yunus 64)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kurtuluşa erenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“kim Allah’a ve Resûlüne itâat ederse, o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab 71)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle ahiret hayatını dünya nimetlerine tercih edenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Mallar ve evlatlar dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise Rabbinin katında sevap olarak da, ümit olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf 46)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle kendi ümmetine tabi olanları müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder kötülükten men edersiniz.” (Âli İmran 110)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle seçilmiş kimseleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Sonra biz o kitabı, kullarımızdan süzüp seçtiğimiz kimselere miras olarak verdik. Onlardan kendilerine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır, işte bu büyük lütuftur.” (Fatır 32)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle günahkâr müminlere mağfireti müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Zümer 53)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle tövbe edip bağışlanma dileyenleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulur.” (Nisa 110)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle Sana en yakın kullarını müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya, işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği nimetler içerisinde ebedi olarak kalırlar. O büyük korku onları tasalandırmaz ve melekler onları « işte bu size vaat edilen (mutlu) gününüzdür » diyerek karşılarlar.” (Enbiya 101-103)

Azim olan Allah’ım, şu mübarek sözlerinle müminleri müjdeleyen Efendimiz Muhammed’e salât ve selam eyle:


“ Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazi erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkeklerle Allah’ı çok zikreden kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 35)


“Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. “(Necm 39-41)

Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e gönüllerin açılmasına, müşküllerin kalkmasına, perdelerin açılmasına vesile olan salât ile salat eyle. Hesap ve ceza gününe dek daim ve çokça selam eyle.


“Orada onların duâsı: « Ey Rabbimiz olan yüce Allah! Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin! » demeleridir. Orada birbirlerine temennîleri de « Selâm! » dır. Duâlarının sonu ise: «Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur» demeleridir.” (Yunus 10)


Beşairu’l Hayrat – Dersaadet (İstanbul) [Matbaa-i Amire] Hicri 1337 / Miladi 1921
Arapça aslından tercüme: El-Hac Mehmed Neşet
Günümüz Türkçesine çeviren: Çetin Oral

Salâtü’l Fâtih Sîğası

“Günde 100 salavat getirene, melekler salat eder. Salavatı devamlı yapana, meleklerde devamlı salavat eder.” Hadis-i şerifini hatırlatıyor, Salâtü’l Fâtih Sîğası hakkında bilgi vermeye başlıyoruz.

Muhammed el-Bekrî (Kuddise Sirruhû) ya ait olan bu salât öyle büyük bir salâttır ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in mana alemindeki beyanı veçhile ömründe bir kere dahi bu salâtı okuyan kişi cehenneme girmez. (Cehenneme girmesi mukadder olana nasip edilmez.)


Salâtü’l Fâtih Sîğası Faziletleri ve Hikmetleri:

Mağrib sâdâtından bazısının nakline göre bu salât Allâh-u Te’âlâ tarafından bir sahife ile bu zata indirilmiştir. Bu salâtın bir defa okunması altı kere Kur’ân-ı Kerîm’in hatmine denktir. Bir rivayet onbin, bir rivayet altıyüzbin salât okumaya muâdildir.


Bu salata kırk gün devam edene Allâh-u Te’âlâ bütün günahlardan tevbe nasib eder. Her kim bu sîğayı perşembe veya cuma ya da pazartesi gecesi bin defa okursa Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile uyanık halde buluşur.


Ancak bu, dört rekat namazın ardından okunmalı, bu namazın birinci rekatında üç kere Kadr Sûresi, ikinci rekatında üç kere Zelzele Sûresi, Üçüncü rekatında üç kere Kâfirûn Sûresi, dördüncü rekatında da üçer kere mu’avvizeteyn (Felak ve Nâs sûreleri) kıraat edilmelidir ve bu salâtın tilâveti esnasında ûd yakılmalıdır. İsteyen bunu deneyebilir.


Ahmed Dalılân (Rahimehullâh) ın beyanına göre; bu salata günde yüz kere devam edene manevî perdeler açılır ve Allâh-u Te’âlâ’dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar nurlar saçılır.


Salâtü’l Fâtih Sîğası “اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَــيِّــدِنَا مُحَمَّدِ ۨالْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَالْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ نَاصِرِ الْحَقِّ بِالْحَـقِّ وَالْهَادِى اِلٰى صِرَاطِكَ الْمُسْتَقِيمِ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَاَصْحَابِه۪ حَقَّ قَدْرِه۪ وَمِقْدَارِهِ الْعَظِيمِ.” Muhammed el-Bekrî (Kuddise Sirruhû) ya ait olan bu salât öyle büyük bir salâttır ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in mana âlemindeki beyanı vechile ömründe bir kere dahi bu salâtı okuyan kişi cehenneme girmez. (Cehenneme gir-mesi mukadder olana nasip edilmez.) Mağrib sâdâtından bazısının nakline göre bu salât Allâh-u Te’âlâ tarafından bir sahife ile bu zata indirilmiştir. Bu salâtın bir defa okunması altı kere Kur’ân-ı Kerîm’in hatmine denktir. Bir riva-yet onbin, bir rivayet altıyüzbin salât okumaya muâdildir. Bu salâta kırk gün devam edene Allâh-u Te’âlâ bütün günahlardan tevbe nasib eder. Her kim bu sîğayı perşembe veya cuma ya da pazartesi gecesi bin defa okursa Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile uyanık halde buluşur. Ancak bu, dört rekat namazın ardından okunmalı, bu namazın birinci rekatında üç kere Kadr Sûresi, ikinci rekatında üç kere Zelzele Sûresi, Üçüncü rekatında üç kere Kâfirûn Sûresi, dördüncü rekatında da üçer kere mu’avvizeteyn (Felak ve Nâs sûreleri) kırâat edilmelidir ve bu salâtın tilâveti esnâsında ûd yakılmalıdır. İsteyen bunu deneyebilir. Ahmed Dahlân (Rahimehullâh) ın beyanına göre; bu salâta günde yüz kere devam edene manevî perdeler açılır ve Allâh-u Te’âlâ’dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar nurlar saçılır. Bu salâtın sahibi olan büyük kutub demiştir ki: “Ömründe bir kere bu salâtı okuyan cehenneme girerse Allâh’ın huzurunda beni yakalasın.” Bu sözün sahibi olan zat Abdülkadir-i Geylânî (Kuddise Sirruhû) dan sonra: “Benim bu ayağım doğuda ve batıda bulunan bütün velilerin boynu üzerindedir” diyebilmiş ikinci zattır. Bir kere kendisi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in kabrini ziyaret ederken Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ona şifahen: “بَارَكَ اللّٰهُ فِيكَ وَفِى ذُرِّيَّتِكَ” “Allâh seni ve zürriyetini mübarek kılsın.” diye hıtab etmiştir. Şa’rânî, Şihâb ve Münâvî gibi bir çok âlim bu zatı en mübalağalı ifadelerle methetmiş-lerdir. [es-Sâvî, el-Esrâru’r-Rabbâniyye, sh:45; Yûsuf-u Nebhânî, Efdalü’s-salevât, Salât no:50, sh:89-96]


Salâtü’l Fâtih Sîğası Arapça Okunuşu:

Salâtü’l Fâtih Sîğası Türkçe Okunuşu ve Anlamı:


“Ey Allâh! Bütün kilitlenmişleri açan, bütün geçmiş (Peygamber)leri sonlandıran, hak (din olan İslâm)a Hakk (Te’âlâ’nın emri) ile yardım eden ve Senin o dosdoğru yoluna hidâyet eden (eriştiren) Efendimiz Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine kıymetinin ve yüce mertebesinin gerektirdiği kadar salât eyle”


Salâtü’l Fâtih Sîğası Ezberlemek için Arapça Sesli Okunuşu:

Salevât-ı Muzâ’afât Okunuşu, Anlamı ve Faziletleri

100 Milyon Salavata Denk Salavat olduğu rivayet edilen ünlü Salevât-ı Muzâ’afât.

‘Şüphesiz ki Allâh ve melekleri o Nebî’ye sürekli salât (ederek, şanının yücceliğini ve şerefinin büyüklüğünü açıklamaya önem atf) etmektedirler. Ey îman etmiş olan kimseler! Siz (de: Ey Allâh! Efendimiz Muhammed’ e salât eyle!” diye) Ona salât edin ve (”Ey Nebî! Selâm olsun sana!” diyerek) tam bir selamlamakla selâm verin!” (el-Ahzâb Sûresi: 56)


Salevât-ı Muzâ’afât Hakkında Sesli Video:

Salevât-ı Muzâ’afât Faziletleri ve Önemi:
Bu salatın bir tanesi yüz milyon salata denktir. Her kim bir Müslüman kardeşiyle musafaha ederken bu salatı on kere okursa Allah-u Te’ala ikisini de bağışlamadıkça ayrılmazlar.

Salevât-ı Muzâ’afât Türkçe Okunuşu ve Anlamı:
Ey Allâh! Kulun, Peygamberin ve Rasûlün olan o Neciyy-i Ümmî Efendimiz Muhammed’e ve âli ashâbına, her an ve zaman Senin Zâtının büyüklüğü(nün sonsuzluğu) kadar salât ve selâm eyle.

Salât-ı Tefriciye

Salât-ı  Tefriciye gibi salat-ü selamlar Peygamberimiz için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilir, ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, dünyevi sonuç hemen alınmazsa “duam kabul olmadı, redde uğradı”, diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, diye düşünerek salat-ü selama devam edilir…


Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun, okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür.


Bu sebeple Salat-ı Tefriciye gibi salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir ibadetimiz olarak yapmalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanmamalıyız..


Peki, bu 4444 kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?


Kolay hatırda kalması için 4444 sayısını söyleyenler olmuştur.


Tefsir sahibi Kurtubi’nin 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi vardır.

Ancak bu da bir ümittir. “Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya ulaşamayanlar ise redde uğrar” demek değildir. Nitekim günde 41 defa, 21 defa okumalıdır, diyenler de olmuştur. Duadır bu… Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar, dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.


NOT: Şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:

4444 Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli saylarda okunan dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında (namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd ve tekbîr gibi pek az müstesna tutulursa) emreden, tavsiye eden bir nas yoktur. Müslüman istediği kadar Tefrîciyye diye anılan salavât veya Yâsîn suresi okuyabilir. “Bunu şu kadar okumak sünnettir, farzdır, dinin emridir…” derse veya böyle inanırsa bid’at gerçekleşir. Böyle bir inanç olmaksızın, şahsî veya başkasının tecrübesine dayanarak “Bu kadar okumanın şuna faydası oluyor, oldu” der, okur ve tavsiye ederse, bu bid’at olmaz ve sakıncası da bulunmaz. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)


Salât (Çoğulu: Salavât), Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için dua etmeyi ifade eder. Bu duada ona hem salat, hem de selam okunduğu için buna “salâtü selam” denir. “Salât-ı Tefrîciye” ise, Allah Rasulü Efendimize sıkıntılardan kurtulmak için okunan ve farklı cümlelerden oluşan salâtü selam demektir. Daha çok Mağrip ve havalisinde meşhurdur ve buna “Salât-i Nâriyye” de denir.


Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur:


“Allah da melekler de o Nebiye salat ederler, ey müminler, siz de ona salat edin, bol bol selam gönderin.” (Ahzâb, 33/56).


Allah’ın ona salât etmesi, onu bağışlaması, meleklerin salât etmesi bağışlanmasını dilemeleri, müminlerin salât etmesi de derecesinin yüceltilmesi için dua etmeleri anlamına gelir. Buna göre Peygamberimize salâtü selam okumamız bize Allah’ın bir emridir ve bunu bilerek hiç okumayanların küfre bile girecekleri söylenmiştir.


Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de müminlerin kendisine salâtü selam okumalarını ister ve “sizin bana okuyacağınız salâtı, Allah on katıyla size iade eder”, buyurur.


Sıkıntılarından ötürü Peygamberimize salâtü selam okuyup dua ederek Allah’tan tefric (yani sıkıntılarının defedilmesini) istemek meşrudur ve umulur ki, Allah onun hatırına bu duaları daha çabuk kabul eder. Yeter ki, isteyen ondan değil, Allah’tan istemiş olsun. Çünkü Allah bizim günde en az on yedi kez, “Ya Rab, sadece senden yardım isteyeceğim.” ahdini tekrarlamamızı ister. Ama biz biliyoruz ki, o Rasulünü çok sever ve bizim de onu sevmemizi ister. Biz de eğer sevdiğimizi ona salâtü selam okuyarak gösterir ve bunu vesile tutarak da Allah’tan muradımızı istersek daha hızlı kabul olacağını ümit edebiliriz.


İmamı Kurtubî Hazretleri, şöyle buyurmuştur: “Bir kimse, çok önemli bir işinin veya önemli bir dileğinin gerçekleşmesini, ya da üzerinde devam edip duran büyük bir belanın üzerinden çekilip gitmesi (kalkması) için “Salât-i Tefriciye”yi (4444) defa okuyup, bu mübarek Salât-ü Selâm ile Yüce Peygamberimiz’i vesile edinse, hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, Yüce Allah, okulunun istek ve muradının olması için hayırlı bir sebeb yaratır ve ona muradını verir.”


Salât-ı Tefriciye Okunur ise Kabul Olur mu ? (Nihat Hatipoğlu Hocamız Cevaplıyor)

Okuma Şekilleri:
1. Formul:Her Gün 11 Kere Okumak

Her gün 11 kere Salat-ı Tefriciye okumakla ilgili olarak İmam Dinnuri: Herhangi bir kimsenin günde bes vakit namazdan hemen sonra 11 kere Salat-ı Tefriciye okumayı kendine adet edinirse
gecim darligi cekmez, Cenab-ı Hakk’ın yüksek mertebe ve derecelerine erisir; demistir..


2. Formul: Her gun 21 Kere Okumak

Büyük Alim Muhammed Tunusi: Herhangi bir kimse Salat-ı Tefriciye’yi 21 kere okumaya devam ederse , sanki rızkı gokten iner, yerden biter gibi kolay ve rahat elde eder.
buyurmuslardır (esma 99, s245)


3. Formül: Her Gün 41 Kere Okumak

Yine İmam Kurtubi (rhm) hazretleri: ”her gun 41 kere salavat-ı serife okunursa Allah-u Teala hazretleri o kimsenin kalbinden gam ve üzüntüyü giderir. Ve baglı işini fetheder.
Ayrıca o kimseden zararlı seyleri kaldırır ve dunya işleriyle gecimini kolaylastırır.


4. Formul: Her Gün 100 Kere Okumak

Hazinetü’l-Esrar’dadenilmektedir ki : Bir kimse gunde 100 kere Salat-ı Tefriciye’yi okumaya devam etse butun hayırlı istek ve arzularına kavusur.


5. Formul: Her Gun 1000 Kere Okumak

Yine Hazinetü’l-Esrar’da: Bir kimse gunde 1000 kere Salat-ı Tefriciye okursa, artık akla hayale gelmeyen ve gozle gorulmeyen manevi haller kendisine bildirilir , denilmektedir.

Hastalıktan; üzüntü gam ve kederden; stres ve sıkıntıdan; iş ve hizmetlerinde haksızlıga ugramaktan; zalimin zulmunden ve haksız yere hapse girmekten kurtulmak isteyen kimse ,
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in üzerine cokca salavat-ı şerife getirirse , o salavat-ı şerifenin bereketiyle sayılan ve sayılmayan benzeri felaketlerden kurtulur, istedigini elde eder Allah’ın izniyle.

Salâvat-ı Tefriciye Anlamı

“Allah’ım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.”


Salâvat-ı Tefriciye Sesli Video

Salâtu Selam

Salâtu Selam;


•    Salât, zikir manasına gelir. Namazda Arapça’da salât diye geçer. Bu sebeple Kur’an’da da namaz salât (ç.salâvat) olarak geçer.
•    Selam; güvenilir manasına gelir. Selam veren bir kişi selam verdiği kişiye benden sana zarar gelmez demektedir. Aynı zamanda selam; Allah’ın 99 isminden biridir.
Salâtu Selam ise Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e verdiğimiz selamdır. Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) selamlarımızı aldığı için bu selamlar sayesinde bizleri tanıyacaktır.


•    Salâtu Selam: “Allahumme alli ve sellim ala seyyidina Muhammed”
•    Salâtu Selam’ın Anlamı: Muhammed’e ve aline salât selam eyle.


Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona getirdiğimiz salâtu selamın önemini şu şekilde vurgular: “Yeryüzünde Allah’ın (Celle Celâlühü) seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selamını (anında) bana ulaştırırlar.”

“Yanında adım zikrolup da bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.”

İkinci hadisteki “burnu sürtülsün”den kastedilen şey beddua da olabilir, o kişinin burnunun sürtüleceğine haber verme de olabilir. İkisi de bizler için en vahim ve en kötü durumdur. Çünkü peygamberlerin bedduaları her zaman tutar.

“Allah benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir Müslümanın yanında anıldım da bana salavat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona, “Allah seni bağışlasın” derler. Allah Teala ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak, “Amin” derler.


Salâtu Selam Getirmenin Hükmü Nedir?

•    Peygamberin adının anıldığı bir ortamda bir defa salâtu selam getirmek farzdır. Eğer Peygamberin ismi sık sık anılıyor ise o ortamda ilkinden sonrakilerde salâtu selam getirmek sünnettir.
•    Allah’ın Peygamberlere salâtu selam getirmesi bizlerinkinden farklıdır. O’nun övmesi, Peygamberin şanını yüceltmesidir.
•    Meleklerin Peygamberlere salâtu selam getirmesi dua ve istiğfar demektir. Peygambere olan hürmet ve sevgilerini göstermeleridir.
•    Müslümanların salâtu selamı ise Peygamberin şerefini yükseltmek demektir.


Salâtu Selam Getirmenin Önemi Nedir?

•    Kıyamet gününde bana halkın en yakın olanları ve şefaatime hak kazananlar, benim üzerime en çok salât-u selam getirenlerdir.
•    Kim bana bir kere salât ederse Allah (Celle Celâlühü) ona on salât eder. Onun on günahını bağışlar ve derecesini on kat arttırır.
•    Kim bana salât-u selam getirmeyi unutursa, o kimseyi cennetin yolu unutturulur.
•    Yanında benim adım anıldığı halde, üzerime salavat getirmeyen adamın yüzü yere sürtülsün, anne-babalarını ihtiyarlık zamanlarında bunlardan birine veya her ikisine yetişip de, bunlara karşı vazifelerini yapmadığından dolayı, cennete giremeyen kimsenin de yüzü yere sürtülsün, Ramazan ayına kavuşup da, affolunmadan bu ay çıkarsa, yüzü ve burnu yere sürtülsün.
•    Günlerin en faziletlisi Cuma günüdür. Hz. Adem (Aleyhisselam) Cuma günü yaratıldı ve Cuma günü vefat etti. Sura da Cuma günü üfürelecek. Kıyamet Cuma günü kopacak. O günde bana çokça salât-u selam getirin. Sizin Salât ve selamlarınız, melekler vasıtasıyla bana arz olunur.
•    Allah-ü (Celle Celâlühü) Teala hazretleri kabrime vazifelendirdiği bir meleğe bütün insanların ismini vermiştir. Kıyamete kadar kim bana salât-u selam getirirse, salavat getiren kimseyi baba adıyla birlikte görevli olan melek bana falan kişi seni selamladı, sana salât okudu der.
•    Cimrilerden daha cimri olan adam, yanında ben anıldığım halde bana salât-u selam getirmeyen insandır.
•    Ey Ömer! Senin Peygamberine salât-u selam getirmeden dua yapan kimsenin duası yerle gök arasında sıkışıp kalır da dergah-ı ilahiyeye kabul için ulaşmaz, ta ki salât-u selam getirinceye kadar.
•    Kim kabrimin yanında bana salât-u selam getirirse, ben onu işitirim. Kim de uzaktan salâvat getirirse o da bana ulaştırılır.

Ahlus Sunnah wal Jamah

Imam Tajuddin as-Subki sagte, das die Ahlus Sunnah aus diesen vier Gruppen besteht: 

  1. Die Kalâm Gelehrten der Ahlus Sunnah, dazu gehören die Mâturîdiyya wie auch die Ashâriyya.
  2. Die Rechtsgelehrten (Fuqaha).
  3. Die gemäßigten unter der Ahlu'l Hadith.
  4. Die gemäßigten unter der Ahlu Tasawwuf.“

[Sharh al-'Aqidatu'l Ibn Al-Hajib]

Hasan al-Basrī (ra) sagte:

"Derjenige, der kein Adab (Anstand) hat, der hat kein Ilm (Wissen). Und derjenige, der keine Sabr (Geduld) hat, hat keine (Nähe zur) Din (Religion). Und derjenige, der kein Iffat (Keuschheit) hat, der hat keine (Nähe zu) Allāh."

 

[İbn Hajar al-'Asqalānī; Munabbihāt; Seite 5]

„Erkläre deinen Jihad den 12 unsichtbaren Gegnern:

 

- Dem Egoismus,
- der Arroganz,
- der Eingebildetheit,
- der Selbstsüchtigkeit,
- der Gier,
- der Wollust,
- der Intoleranz,
- der Wut,
- dem Lügen,
- dem betrügen,
- dem lästern
- dem verleumden.

 

Wenn du diese Gegner in den Griff bekommst und zerstören kannst, bist du bereit die Gegner zu bekämpfen die du auch siehst.“

 

[Hujjat'ul Islam Imam al-Ghazali]

♥As-Salatu wassalamu alayka ya Rasul´allah♥
♥As-Salatu wassalamu alayka ya Habib´allah♥

♥As-Salatu wassalamu alayka ya Nûr´Arshillah!♥

♥As-Salatu wassalamu alayka ya Khayra´Halgillah♥
♥As-Salatu wassalamu alayka ya Sayyid al-Awwalin wal Akhirin

♥Sprich nie ein hartes Wort, womit du jemanden kränkst, du triffst vielleicht sein Herz viel tiefer als du denkst.

♥ ”Ein Leben ohne das Gebet ist wie ein Fahrzeug ohne Lenkrad, man kommt voran aber nicht ans Ziel.”

♥As-Salatu Khayrun min Al-Naum
(Das Gebet ist besser als der Schlaf)

♥Die Schönheit Des Herzen — Durch Furcht Vor Allah.
♥Die Schönheit Der Zunge — Durch Allah’s Gedenken.
♥Die Schönheit Des Redens — Durch Die Ehrlichkeit.
♥Die Schönheit Des Verstands — Durch Wissen.
♥Die Schönheit Des Lebens — Durch Den Islam.

 "O meine Diener, die ihr euch gegen eure eigenen Seelen vergangen habt, verzweifelt nicht an Allahs Barmherzigkeit; denn Allah vergibt alle Sünden; Er ist der Allverzeihende, der Barmherzige."

[Quran Sure
39:53]

Cihan Devleti

Ad-Dawlat al-ʻĀlī al-ʻUthmānī

Mein YouTube Kanal
Mein YouTube Kanal

Bismillahirrahmanirrahim

[Im Namen Allahs, des Erbarmers, des Barmherzigen]

 

“Ihr werdet Rechtschaffenheit und Frömmigkeit nicht erreichen, bis dass ihr von dem, das ihr liebt, (auf dem Wege Allahs) spendet. Und was ihr auch spendet (auf Seinem Wege), Allah wird es wissen.”

 

[Sure “Al Imran”, Vers 92]

 

“Wenn der Mensch stirbt, wird auch sein Tatenbuch geschlossen. Drei Gruppen sind hiervon ausgeschlossen: 1. Wer eine fortwährende Spende verrichtet hat. 2. Wer der Gemeinde nützliches Wissen hinterlässt (Studenten/Werke). 3. Wer gut erzogene Kinder hinterlässt, die für sein Wohl beten.” 

 

[Muslim, Wasiya, 14.]